2 Haziran 2010 Çarşamba

Hayat

Hayat, insanın kendi adına yaptığı bir ticarettir. Ömür sermayesi ile ebedi hayatı için çalışır akıllı insan. Fani olan hayatta elde eder kazancını. Ebedi hayat ise artık rahat etme yeri olmalıdır. Öyleyse, rahat etmek için azık toplaması gerektiği halde, rahatsızlık için azık toplayan insanları yanıltan nedir?

Neden insan, herşey ona geleceğini haber verdiği halde, hızla yakşalan ebedi hayatına kendi eliyle "ateş odunu" taşır? Neden insan, ruhunu kendi eliyle huzursuzlaştırır da, sebebini kendinde arayamaz? Neden doğanın kulağına fısıldadığı mucizeye tıkar kulaklarını? Oysa imkansız mıdır nefsi dizginlemek? Belki zor ama imkansız olmamalı...

İnsana yakışmayacak çirkeflikle daima istememeli insan, gözünün ancak kara toprakta doymasına izin vermemeli. Ruhunu gerçeği gizleyerek aç bırakmamalı, aşk ile doyurmalı gözü ve ruhu. Beyhude geçen zamana yenik düşmemeli insan, dost listesine şeytanı eklememeli, nefesini ensesinde hissetmeli ölümün....

Hiç düşündük mü bir daha fırsatın olmayacağını bile bile karanlığa yürümekte ısrar etmenin ne ahmakça olduğunu ? Geçen zamanın dönüp arkaya bakmayışının acımasızlığı hiç zarar verdi mi ruhunuza? Hiç bu denli çaresizliği ve bu denli pişmanlığı yaşadınız mı ruhunuzda?

İnsanın hayatı neden beyhude geçer? Çünkü kendine düşen görevi yapmakta tembellik ettiği gibi bir de sorumlu olmadığı şeyleri üzerine görev bilmesinden. Tıpkı acziyetinin farkında olmadan kardeşini eleştirmek gibi. Kibrimiz mi büyüdü o denki ki, acizliğimizi göremez olduk?

2 yorum:

  1. cok guzel anlatmissin keske bunlar sozlerde kalmmasada uygulasak asil huzura kavussakta dunyada ulasamayacagimiz huzura..

    YanıtlaSil